Sorma yav kanka, hangi gazeteyi açsan "ölmeden önce yapılması gereken bilmem kaç şey" gibi listeler çıkıyor. Fakat, ne ilginç, hepsi de parayla satılan şeyler, anca bitin kanlıysa kalkışabilirsin bunlara.
"Falanca Avrupa kentindeki bilmemne bistrosunda kapuçino yudumlamak..."
"Filanca tropik adanın kumsalında çırılçıplak denize girmek..."
"Fişmekân dağın yamacından güneşin doğuşunu seyretmek..."
"Dubai'de yaşamak, seks hayatını teşhir etmek..."
"Eş değiştirmek..."
"Eskargo yemek..."
"Tekila içmek..."
"Tango dersi almak..."
"Pinbol oynamak..."
"Bebek yarıştırmak..."
"Tavernada tabak kırmak, ceket yakmak..."
"Paraşütle atlamak, banci camping yapmak, boğanın önünden kaçmak..."
"Safariye katılmak..."
"Kutup ayısı vurmak..."
"Everest'e tüpsüz tırmanmak..."
"Yelkenliyle dünya turu yapmak..."
"Budist manastırına kapanıp keşiş olmak. Sonra geri dönüp anılarını yazmak, gazetenin birine yüksek fiyata satmak."
"Amazon ormanlarındaki ilkel yerli kabilelerle hatıra fotografı çektirmek..."
"Ormanda yabani ayı yakalayıp evcilleştirmek..."
"Sponsor bulup motosikletle Trans-Afrika turu yapmak...
"Mulen Ruj'daki revü kızlarını izlemek..."
"Havana sokaklarında dolanmak ve Fidel Kastro'yu ölmeden önce son kez görebilmek..."
"Şerın Ston'la röportaj yapmak..."
"Cumhurbaşkanı'nın sofrasında konuk olmak..."
"Kitap yazmak..."
"Boy boylamak... Soy soylamak... Teke zortlatmak...
"Patronuna astir çekmek..."
* * *
Hah haaa! Bu sonuncuyu biraz zor yaparız.
Ya da anca yüzüncü seçenek olarak yaparız.
Yoksa hayatımızın geri kalanı -eğer kıyıda köşede istiflenmiş dünyalığımız yoksa- ay sonunu nasıl getireceğim diye kara kara düşünmekle geçer.
Öyle bir gaz üretiyor ki bu medya, "hayatta mutlu olmanın bir tek yolu vardır, o da etkinlik sapığı olmak ve hayatının her saniyesini o köşeden bu köşeye seğirterek ve bulduğu her noktaya siğerek geçirmektir" diye düşünüyorsun ister istemez.
Gugıl Mep olduk yav valla kanka!
Kazanabildiğin kadar çok para kazanıp, harcayabildiğin kadar çok para harcayacaksın. Bu arada ağzı iyi lâf yapan birileri arada bir sırtını sıvazlayıp "aferin, bayaa iyi yaşıyorsun" diye gaz verecek.
Hayat bu işte kanka, ne yapacaksın?
Bindik bi alâmete. Ulus'ta site içinde lüks apartman dairesinde oturmak yetmez, Zekeriyaköy'den villa alacaksın. Ve tabii ortalama bir memur maaşı kadar parayı her ay aidat, sosyal etkinlik, bahçe düzenlemesi diyerekten harcayacaksın...
Ki "yaşadım" diyebilesin.
Hayatımızın en değerli yıllarını para cukkalamakla heba ediyoruz be kanka! Elimize geçen tek şey, ağzını açmış mütemadiyen "ver ver ver" diyen bir eş ve birkaç veletten başka ne?
Bunu anca midendeki ülser çok fena acıtmaya başladığında kavrayıp, o yaştan sonra bir de ressam, yazar, müzisyen falan olmaya hevesleniyorsun. Ama ha deyince de olmuyor. Millet kapmış o işleri.
En iyisi, bunları daha şimdiden listeye koymalı ki sonra ofsayta düşmeyelim.
Bak, söylemedi deme, gençliğinde kıramadığın cevizleri iş işten geçtikten sonra kırmaya hevesleneceksen, eve acilen kondisyon bisikleti al. İyisinden. İki pedal çevirip kaldırırsın gerçi bir yere ama sen gene de al.
Malum, başka hazlar da var. Anlarsın ya. Heh heee. Kadınsan dudağına silikon göz altlarına botoks gömüp İstinye Park'ta ya da Şaşkınbakkal'da piyasa yapacaksın. Erkeksen cipinin anahtarlarını göstere göstere çıtır avına çıkacaksın.
Hayat kısa iştah sınırsız be kanka. Zamanını boşa harcamayacaksın. Gün gelecek, cebindeki cüzdan içine tıkıştırdığın kredi kartlarından duble çizburger gibi şişecek. Bir televizyona bir internete bir gazetelere bakacaksın "kaçırdığım bi şey var mı?" diye. Şimdiden başla dersini çalışmaya, erken yol alırsın.
Facebook'a, Twitter'a, LinkedIn'e üye ol. Cıvık Sözlük'e bir şeyler yaz. Mail forvırdla. Kendini maksimum "görünür" kıl. Böyle genişletilir dost ahbap çevresi. Sonra lâzım olur bi gün.
Leman Penguen Uykusuz oku, fıkra ezberle, yeri gelince anlat. Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Ahmet Hakan falan da oku ki lafı kodun mu oturtma becerin gelişsin. Bunlar adamı her ortamın dominant kişisi yapar. Ezik takılma, tam tersine, havan 1500 olsun.
Topladığın kartvizitler çekmecene sığmamalı, her kurum ve kuruluşta mutlaka birkaç tane hatırlı ahbap edinmelisin kanka, dostlukları soğumaya bırakmamak için gün boyu telefonla konuşmalısın. Kendine şu kulaklıklı olanlardan al ki ellerin boşta kalsın.
Arabanın markası kadar adamsın kanka, bunu unutma. Doğan görünümlü Şahin'le başlamış bile olsan, Mersedes'in direksiyonuna oturana kadar marka ve model yükseltmeye devam et.
Ülkün yükselmek, ileri gitmektir. Mutlaka adının yanına parlak sıfatlar ekleyecek uğraşlar içinde olmalısın. Sadece müdür, sadece tüccar, sadece besteci olmak kime yeter? Mümkünse biriktirdiğin ahbaplıkları akılcı yatırımlara dönüştürüp, bir gazetede köşe yazarı, bir vakıfta yönetici, milletvekili, müsteşar, sinema yönetmeni falan da olmalısın.
Bak ne güzel öğütler veriyorum. Kıymetimi bil kanka.
"Bu dünyanın hayhuyunu terk edip güney sahillerinde inzivaya çekilme" seçeneğini de boşlamamak lâzım tabii ki. Biriktirdiğin paraları akıllıca değerlendirip Ege kıyılarında taş ev, o da olmazsa şık bir siteden tripleks yazlık almalısın.
Hayat hızla akıp gidiyor kanka. Çalış çalış nereye kadar? Şu dünyadan bir Hindistan-Nepal turu yapmadan mı geçip gideceğiz? Sitar çalan Hintli dilberler falan. Neyimiz eksik elin zibidisinden? Onlar yayan yapıldak gidiyorsa sen motosikletle git, karizma olsun.
Pekalâ, Hindistan'ı daha sonraya bırakalım, hafta sonunda evdeki hayat arkadaşına "seminer" falan diye maval okuyup manitayla iki günlük Viyana ya da Prag gezisi de mi yapmayacaksın yani?
Veletlerin kapıcı çocuklarıyla birlikte sokakta oynaması hiç hoş değil; okul çıkışı şoför onları okul kapısından alıp piyano kursuna, oradan dalgıç okuluna, oradan kayak dersine, oradan ikinci yabancı dil kursuna, oradan zekâ ölçüm testine, oradan Hışırcan'ların doğum günü partisine, oradan rakınkok festivaline, oradan Madonna konserine, oradan dosdoğru eve... Yarına hazır olması gereken ödevler var. Okusun adam olsun kerata.
Çocuk yapmak çok zevkli de kanka, sonradan ayak bağı oluyor. Bilemedik.
Çocuk işte, tutturdu, köpek istiyor. Almam demek de olmaz ki şimdi. Bütün komşuların var. Almazsan onlarınkine imrenir. Gittim petşopa, dedim, pıst, sar şurdan bir retriivır falan. Fiyatı önemli değil.
Çocuk sıkılırsa atar başka bir şey alırız nihayetinde. Kaç para ki?
Ne diyor üstad?
"Erkekler artık tuvalete porno dergilerle değil, ikea kataloğuyla giriyor."
Hah hah haaaa! Çok haklı kesinlikle. Acaip şık şeyler yapmışlar. Evdeki mobilyaları komple değiştirdik bu kış! Eskileri atmadık canım, Bodrum'daki yazlığa koyduk. Ha, ordakileri attık tabii. Zaten eskiydi (3 senelik).
* * *
Fakat biliyor musun kanka, içimde daha hâlâ bir boşluk var. Ama bu neyin boşluğudur pek çözemiyorum. Doldurdukça büyüyen bir boşluk. Solaryumda yandım, olmadı. Saçımı kızıla boyattım, olmadı. Yeni bir güneş gözlüğü, terlik pabuç aldım, gene olmadı. Yani dolmadı. Boşluk.
Bendeki telefonu sekretere verip kendime en son çıkandan aldım, gene olmadı. Arkadaşlarla buluştum bovling oynadım, olmadı. Oradan çıktım skuaş, tenis, fitnes, golf, rok büsür takıldım, gene olmadı. Olimpik havuzda yüzdüm, o da kesmedi. Eve giderken birkaç tane dividi aldım, ilk on dakikasını anca seyredebildim. Aklıma bin tane konu geldi. Kanlı bir biftek ve pahalı bir şarap beni açar dedim, yok, açmadı. Bifteği çöpe attım, şarabı döktüm lavaboya.
Geçenlerde bizim ufaklık (3 yaşındaki) baktım oflayıp pufluyor. "Nooldu bıdık?" dedim yanından geçerken. Ardımdan "canım bir şeyler istiyor ama ne istediğini bilmiyorum ki" diye seslendi.
İşte benim muudum da aynen böyle kanka. Bi şey yapmalı ama ne yapmalı, işte onu bulamıyorum.
En iyisi, 100 şey yapmalı. Birinden biri mutlaka işe yarar.
Sonra ölürüz.
* * *
Ya hakkaten ya! Hayat çok kısa, seçenekler sonsuz. Ben 99. maddedeyken listenin adı "ölmeden önce yapılması gereken 10.000 şey" diye değişir, yaya kalırım diye tırsıyorum.
Yav yaşamak çok manyak bir iş be kanka! Bin yıl yaşasak yetmez bu hayat bize!
* * *
Pardon, kapatmam lâzım. Öbür hattan arıyorlar.
Bir ara buluşalım kanka yav seninle. Birbirimize geleceğe ilişkin projelerimizi anlatırız. İçimizde ukde kalan şeyleri, alacaklarımızı, satacaklarımızı falan...
Ne zaman mı? Hımm, defterime bir bakayım. Bu ay ful... Gelecek ay da... Hımmm... Ama bir sonraki yılın Şubat'ı 29 çekiyormuş bak. Bu hiç hesapta yoktu. Bi gün kazandık. Yazıyorum adını 29 Şubat'a. Sakın o gününü doldurma, olur mu? O gün iş çıkışı bir yerde buluşup lâflayalım.
Görüşmek üzere. Öptüm. Hayatın dolu dolu geçsin.

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails